Tuesday, April 24, 2012

Hainburg an der Dunau -Avusturya

    Avusturya... Uçaktan bakınca tarlalar görülüyor. Sürülmüş tarlalar, yeşilin, kahverenginin ve morun bütün tonları inceli kalınlı çizgiler halinde yan yana, çizgili bir halı gibi. Halının üstüne serpiştirilmiş küçük şehirler var. Bu şehircikler o kadar küçük ki... Arada bir göl... Tarlaların üstünde rüzgar gülleri...
 
     Hainburg, Bratislava'dan otobüsle 20 dakika uzaklıkta bir Avusturya şehri. Slovak devlet otobüsleri gidiyor bu şehre, çünkü birçok Slovak Hainburg'da oturuyor. Bratislava'da ana otobüs durağından kalkan 901 numaralı otobüs Hainburg'a gidiyor. Gidiş-dönüş bileti 2.90€. Bu şehirde Slovak nüfus o kadar fazla ki, bazı tabelalar Slovakça da yazılmış.

Bratislava









Bu yazıyı bu şarkı eşliğinde okuyun.
Bratislava-Beirut






"Bratislava uçağında yalnız, biraz da ne yapacağını, nelerle karşılaşacağını bilemez bir halde oturuyorum. Kulağımda çalan Beirut-Bratislava, bu anı kendim için ölümsüzleştirmeye, efsaneleştirmeye, biraz da ruhsallaştırmaya çalışıyorum. Daha önce çok defa kendi başıma yolculuk yaptım. Ama ilk defa dilini bilmediğim bir ülkeden dilini bilmediğim başka bir ülkeye gidiyorum. Uçak havalanırken, Roma maketten bir şehri andırırken, hissettiğim şey: özgürlük! İlk defa özgürlüğün bu kadar ucuna geldim,belki de ilk defa ayağımı özgürlüğün tehlikeyle arasına çizdiği sınırın biraz ötesine uzatıyorum. Heyecanlıyım. Birden aklıma düşen şey: Şu an bağlı olduğum ya da ait olduğum hiçbir şey yok. Bu beni daha da heycanlandırıyor, biraz da dinlendiriyor. Sonra hatırlıyorum ki istediğim an dönebileceğim evlerim var, dünyanın çeşitli yerlerinde. Beni ağırlayacak sevdiklerim var. Sevdiklerim... Onları ne kadar çok seviyorum."

20.04.2012
Bratislava uçağı

Monday, April 16, 2012

Şehirler

     Her şehrin farklı bir duygusu vardır. Farklı hikayeleri, farklı tarihleri, farklı iklimleri farklı hisler verir o şehirlere, o şehirlerde yaşayan insanlara. O şehirleri ziyaret edenler de etkilenir şehirlerden. Her şehir farklı bir gizemi çözdürür insana, kendisiyle ilgili ya da dünyayla ilgili. Bu yüzden seyahat etmeyi seviyorum. Kendimi tanımak için, gizemlerimi çözmek için, kendi kendime sorup durduğum, cevaplayamadığım soruları farklı şehirlerde, tanımadığım sokaklarda cevaplayabileceğimi bildiğim için, bunu önceden deneyimlediğim için. Alışık olmadığım sokakların bana alışık olmadığım duyguları yaşatacağını biliyorum. Bunu seviyorum. Her çözülen gizemden sonra değişiyorum, gördüğüm rüyalardan söylediğim sözlere kadar değişiyorum, kalbim farklı atıyor, dünyayı farklı görüyorum. Bu değişimi seviyorum. Beni değiştirecek, geliştirecek yeni insanlar, yeni yerler görmeyi seviyorum.
     İşte böyle, bu yüzden seyahat ediyorum ben. "Yeter kızım, amma gezdin sen de" diyorsunuz ya bazen, işte ben kendimi arıyorum. Yanlış anlamayın, kendimi sadece kendi içimde bulabileceğimi biliyorum, zaten kendi içimde arıyorum, ama yeni yerlerin verdiği ilhamlar bunu kolaylaştırıyor. Olmaz ya, bir gün "kendimle ilgili herşeyi" çözersem seyahat etmeyi bırakırım ve bana bunu söyletebilen şehre yerleşirim.
   
   

Thursday, April 12, 2012

Bazı İtalyan deyimleri

Fumare come un Turco: Türk gibi sigara içmek. İtalyanlar bunu çok sigara içenlere söylüyorlar. Yanımızda sigara yakan her İtalyan bize bu deyimden bahsediyor. Bence çok ironik, bu deyimi kendi adıma İtalyan gibi sigara içmek olarak değiştirmek istiyorum. Çünkü adamlar tam anlamıyla tütüyorlar. 7'den 70'e herkes ya sigara içiyor ya tütün sarıyor. Kapalı alanlarda sigara içme yasağı da pek işlemiyor. Hatta böyle bir yasak olduğundan bile emin değilim. Sadece AB ülkesi ya, kesin vardır diyorum. Vergi dairesinde amcamın biri karşımda fosur fosur sigara içtiğinde çok şaşırmıştım, ama artık İtalyanlara alıştım.

Cose Turche: Türk şeyleri yapmak. İtalyanlar karşılarındaki kişinin değişik davrandığını düşündüklerinde bu terimi kullanıyorlar. Değişik derken ne kastediyorlar ben de çok emin değilim! Ama çok eğlendiğimiz bir anda İtalyan bir arkadaşımız başka bir arkadaşına telefonda "İki Türk kızla Türk işi yapıyoruz." dedi. Mesela sabah kahvaltısında peynir yerseniz de bu deyimi duyabilirsiniz, çünkü italyanlar kahvaltıda sadece ve sadece tatlı yiyorlar! İşte böyle..

Mamma li Turchi: Annecim Türkler! İtalyanlar korktukları zaman bu deyimi kullanıyorlar. Tarihin günümüze yansıması olsa gerek.


Capri, Yeryüzündeki Cennet

     Hep istediğim birşeydi Capri adasını görmek. Ama ben sabah gidip akşam döneceğim bir günlük bir tur düşünürken, Paskalya tatilimizin kurtarıcısı Davide "Paskalya'yı Capri'deki yazlığımda geçirmeye ne dersiniz?" dedi. Biz de böylece cennet ada Capri'de 3 gece 4 gün konaklama ücreti vermeden kaldık. Gecelik konaklama ücretleri için 200€ civarı rakamların döndüğünü düşünürsek, oldukça şanslıyız. Cennet ada Capri'de 4 Fransız, 3 İtalyan, 2 Türk aynı evde kaldık ve çok eğlendik. Şunu belirtmeliyim ki Capri oldukça pahalı bir ada. Lüks markalardan bahsetmiyorum, yaşam çok pahalı.
     Capri'ye ulaşım Napoli'den ve Sorrento'dan feribotlarla ve hidrofoyllerle sağlanıyor. Araç türüne göre fiyat da değişiyor. Hidrofoyller daha hızlı olmakla beraber daha pahalı. Feribot saatlerini ve fiyatlarını internetten kontrol etmekte yarar var. Feribottan indikten sonra fünikülere binip adanın merkezi olan Piazza Umberto I'ya ulaşabilirsiniz, bu meydana Piazza deseniz de yeter, herkes ordan bahsettiğinizi anlar.



Monday, April 2, 2012

Home Party!!!

     Ne haftasonuydu ama...
     Çok şirin bir evimiz olduğundan bahsetmiştim size. Ama bu şirin eve bu haftasonuna kadar kimseyi davet etmemiştik. Sonra, cuma günü gelen bir ilhamla, cumartesi günü bir ev partisi yapmaya karar verdik. Ulaşabildiğimiz tüm arkadaşlarımıza ulaştık, evi tarif ettik, saat 22.00'da bizde olun, siz kendi içeceğinizi getirin atıştırmalıklar bizden dedik. Ama bir rakibimiz vardı: Başka bir mekandaki Erasmus Partisi. O partiye gitmek isteyen arkadaşlarımıza da "Önce bize gelirsiniz, ordan partiye geçersiniz." dedik ve sonuç olarak davet ettiğimiz herkes geldi. Toplamda 20 Türk 1 İtalyan (Davide) küçük şirin evimizdeydik. Sandalyeler, kanepeler yetmedi, yastıklar yerlere atıldı, hatta merdivene bile oturduk.
     Gelenler evimizi çok beğendi. Hatta kalabalıktan bir ses "Napoli'deki en şirin evi bulmayı nasıl başardınız?" dedi, ama kim olduğunu çıkaramadım. :) Hazırladığımız kanepeleri görenler "Kızlar siz ne yapmışsınız?" dedi. Herkes çok eğlendi, herkes çok memnun kaldı. En çok memnun olanlarsa bizldik herhalde. Hatta bir ara diğer partiye gitmek isteyen arkadaşlar arasında "Abi burda ortam iyi ya, muhabbet ediyoruz işte, oraya sonra gideriz." şeklinde konuşmalar bile geçti.
     Saat 2.30-3.00'a kadar bizim evdeydik, bir yandan da acaba komşularımız ne kadar tahammül gösterecekler diye düşünüyorduk ama kimse uyarmaya bile gelmedi. Daha sonra tüm gün yapılan temizlik ve hazırlık yorgunluğunun üstüne, biraz da misafirlerin gazıyla evden çıktık ve diğer partiye dans etmeye gittik. Ama bizim partimizin yanında oldukça sönüktü. :P
        Napoli'nin en şirin evinde yapılmış Napoli'nin en keyifli partisiydi. Çok güzel insanlarla çok güzel vakit geçirdik. Gelen herkese, geldiği için bu keyifli akşamı daha da güzelleştirdiği için teşekkürler.