Thursday, July 28, 2011

Hoscakalin..

Bir insana ne zaman "arkadas" dersin? Bir insanı ne kadar sürede çok sevebilirsin? Bir insana ne zaman bağlanırsın? Birbirinize sarılıp "goodbye" dediğinizde, bırak aynı dili konuşmayı adını bile doğru telaffuz edemediğin o insanın seni nasıl etkilediğini, onu ne kadar sevdiğini farkettiginde bir an için soruyorsun: bu ne zaman oldu, biz ne zaman bu kadar yakın arkadas olduk? Aynı insan hakkında aynı şeyi düşündüğümuzde mı, aynı saçma seye gülmeye başladığımızda mı, aynı hamamboceginden kaçarken mı?
"Avrupalı olmadigin için senden korkmuştum, ama sen harikasın, seni tanıdığım için çok mutluyum." derken omzunda ağlayan ev arkadasin sana dusunduruyor: dünya bizim gördüğümüzden, bizim düşündüğümüzden ne kadar da farklı.
Ben değil, ama arkadaslarım ayrılıyor yavaş yavaş. Hepsi ne kadar şanslı oldugumu, bu cennette yasayacak bir başka ayım daha olduğunu söylüyor. Burda çalısmadan, sadece eğlenecek yasayacağım bir başka ayım daha var. Ama benim için Maltayla özdeşleşen insanlar burda olmayacak. Fransız arkadasım bana gelip aksanli aksanli "seni sevigyogum" demeyecek, cek arkadaşımla santana dinleyemeyecegiz, bes kız gecenin bir vakti santana konserinden eve nasıl döneceğimizi düşünmeyeceğiz, İrlandalı arkadaşımla hangimiz daha cok bronzlaştık yarısına giremeyeceğiz.
Avrupanın çeşitli yerlerinde, muhtemelen hayatım boyunca bir daha görmeyeceğim ama seveceğim arkadaslarım var. Bu biraz can yakıyor, ama aynı zamanda cok güzel.

Tuesday, July 19, 2011

Malta, tarih ve tıp

Malta ve tarih birbirinden ayrılamaz. Dar tarihi sokaklarında yürürken insan düşünmeden edemiyor, benim yürüdüğüm bu sokaklarda bir zamanlar şövalyeler yürüyordu!
Bugün sliemadan yazıyorum size. Malta ne kadar tarihiyse sliema o kadar genc. Brighton'i hatırlatıyor bana. Gece hayatının merkezi olan St. julians'tan yürüyerek 15 dk uzaklıkta. Büyük mağazaların, alışveriş merkezlerinin cogu burda. Dil okullarının da cogu burda, her yerde yabancı öğrenciler var. Sahil şeridi boyunca dünya İtalyan, Küba, Turk, Libya restoranlari ve daha fazlası var.
peki ben Malta'da ne yapıyorum? Sabah 7.15'te başlıyor "ward round"larımız. 9.00'da bazen bir tutorial oluyor, asistanlardan biri bir konunun sunumunu yapıyor. Haftada 2 gün outpatient kliniklerine gidiyoruz. Bazen başka bir doktorla devam ediyoruz roundlara. 12 gibi "hadi plaja gidin" duyup yolluyorlar bizi.
Malta'da İcp derslerinde hikaye olarak gördüğümüz herseyi gercek olarak yasıyorum. "ogrenci merkezli egitim","hasta merkezli yaklaşım", "her hastaya 30 dk ayırma", " hastayı tedavi sürecine dahil etme" vs.
Birgun elimize bir oftalmoskop verdiler ve hastaya göz dibi muayenesi yapmamızı söylediler. "haha" diye güldüm içimden, icp'de bize gösterilen tek şey "iste bu da oftalmaskooop." olmuştu. "nasıl gozdibi muayenesi yapacağımı bilmiyorum" dedim hafif mahcup, çünkü benimle birlikte staj yapan Fransız ve kuzey İrlandalı arkadaslarım çok güzel muayene yapıp, kanama gördüm, ödem vardı vs diyebiliyorlardı. Hocamdan gelen cevap "don't worry, we can teach you." 2 saat sonrasına bir tutorial koydular, oftalmoskopun nasıl kullanılacağını anlattılar. Birbirimizin üzerinde denedik, daha sonra bizi hasta hasta gezdirip göz dibi muayenesi yaptırdılar. Yemin ederim gözlerim doldu! İlk defa doktorculuk oynamiyordum, gercekten doktordum!
Outpatient kliniklerinde norolojik fizik muayene öğrettiler. Çok önemli bir bulguyu gözden kaçırmış olmama rağmen "ilk defa hastaya dokunan biri için mukemmeldin." dediler. Bir kez daha gözlerim doldu.
Burda "hadi biriniz hasta olun, diğeriniz de hikaye alsın." demiyorlar. Bizi daha önce doktorlar tarafından hikayesi alınmış hastalara gonderip hikaye aldırıyorlar. Sonra adım adım hikayeyi tartışıyoruz. Hangi bulgu neyi gösteriyor, neyi sormayı unutmusuz, bundan sonraki basamak ne? Ziril ziril ağlayasım geliyor.
Hastaneden çıkınca malta'yi geziyoruz ya da en yakın plaja atıyoruz kendimizi. Malta'nın sıcağından akdenizin serinliğine kaçıyoruz. Bugün hastaneden sonra 1 saat uyuyup öğle sıcağının geçmesini bekledikten sonra(siesta!) sliema'ya kadar yürüdüm. Sliemada gezdikten sonra bir yere oturup dinlenirken yazdım bunları, şimdi tekrar yola koyulma zamanı. Msida'daki festival beni bekler.

Friday, July 8, 2011

Vay be Malta`dayim!

     Birgun gidecegim dedigim, ama o gunun hep cok uzak geldigi yerdeyim. Sanirim Italya'da da boyle olacak, vay be Italyadayim yazacagim.
     Havadan bakinca denizin ustue serilmis bir kagit gibi bu ulke. Hic bir yukseltisi yok ve sapsari... Dar sokaklariyla, evleriyle, marketleriyle (bakkal mi desem acaba?) , diliyle ortacagda yasiyor hala. Ana caddelerin birinde bilindik bir markanin buyuk bir magazasini gorunce sasiriyor insan, garipsiyor, o kadar bariz ki Malta'ya ait olmadiklari, Malta'da bulunmamalari gerektigi... Hersey tarihi. Yeni yapilan binalar bile sari yapiliyor, doku bozulmasin diye...
     50 yillik otobusleri kullaniyorlarmis daha gecen haftaya kadar. Ben varmadan bir gun once otobusleri ve tasimacilik sistemini degistirmisler. Hala oturmadi sistem, hangi otobusun nereye gittigi belli degil:) Bu yeni sistem cok Ingiliz ozentisi geldi bana. Her durakta ekranlar, otobusun ne zaman gelecegini gosteriyor. Simdilik yanlislar, 72 numara duraktayken 45 geldi yazabiliyor:)  Maltali soforlerin bir kismi isten cikarilmis, Ingiliz soforler ise alinmis. Onumuzdeki hafta grev var, Maltali soforler hakli olarak karsi cikiyorlar.
     Kim demis Malta'nin resmi dili Ingizlizce diye, ilk tercih her zaman Maltaca' ama herkes bilingual, herkes Ingilizce biliyor. O kadar degisik bir dil ki Maltaca. Arapca girtlagiyla, Italyanca vurgulariyla dolu bir dil. Ama bize o kadar uzak degil, Merhba yaziyor her sehrin girisinde.
     Dogal olarak sicak ve nemli Malta. Ama sahilleri cok guzel. Deniz-kum-gunes beklemeyin sahil lafindan. Deniz ve gunes tamam da kum yok:) Kayaliklarin ustunden merdivenler iniyor denize, insanlar kayaliklarda gunesleniyor. Moda sahil gibi ama kayalar biraz daha buyuk ve duz, birkac kisi guneslenebilir bir kayanin ustunde. Deniz mukemmel! piril piril, bu kadar temiz olmasini beklemezdim cunku her yer yat, tekne. Copleri denize birakmak burda bir aliskanlik degil demek ki.
     Insalari da cok sicak bu sicak ulkenin. Surekli gulumsuyorlar. Ezgiyle denizden sonra aparta yururken bir amca uzun uzun bakti bize. "Turco" dedi. (evet ilk defa biri Turk oldugumu anladi) Cenesini gosterdi ve Maltaca birseyler soyledi. Sanirim yuzunuz ya da gulusunuz Turk'e benziyor dedi.
     3 Slovakyali, 1 Cek ve 2 Turk ayni dairede kaliyoruz. Cok tatli kizlar. Slovakyalilardan biri bana " sen Istanbullu musun, Onur Aksal'i taniyor musun?" dedi. Dusunun bakalim bulabilecek misiniz Onur Aksal'in kim oldugunu? Binbir Gece dizisinde Halit Ergenc'in canlandirdigi karakter. Cek'te ve Slovakya'da yayinlaniyormus dizi' ozellikle Slovakya'da cok meshurmus. Yeni dogan cocuklara Sehrazat ve Onur isimleri veriliyormus.
     Kendi kendime soz vermistim her anin tadini cikartaagim diye, bugune kadar basardim. Herseyde keyif alacak birsey bulmaya calisacagim. Mesela ucak kalkis icin hizlandiginda tek bir seyi dusundum: Caner Luele'yi :)


Not: Bundan sonra daha sik yazarim, internetim yoktu artik var. Bu yaziyi ilk gunlerimde aldigim notlari bir araya getirerek yazdim. Beni ozleyin mucuk:)