Saturday, March 10, 2012

Bir Napolitanla Napoli'de bir gün

    Bir şehrin en iyi rehberi o şehrin yerel insanıdır. Rehberler ancak ana caddedeki restoranları önerebilecekken, o şehrin yerel insanı ara sokaklarda neler olduğunu da bilir. Biz de bugün dünya tatlısı bir Napoliliyle, Davide'yle, gezdik Napoli'yi. Bu şehirdeki her yeri görmüşüzdür artık derken, bizi öyle yerlere götürdü ki, kendimizden geçtik, bir kere daha.

    Napoli sokaklarında dolaştık önce, daha önceden ev aramak için koşturarak geçtiğimiz sokaklara gittik tekrar. Via Tribunali'den başladık. Gay-Odin diye bir dükkan gösterdi, "en iyi çikolata burda yenir." dedi ve sonra bir yanlış anlaşılma olmasın diye düzeltti "Napoli'deki değil, dünyadaki en iyi çikolata." Her türlü çikolatayla yapılmış dondurmayı da burda bulabilirsiniz." dedi. O dükkana gideceğim, herşeyden deneyeceğim ve fotoğraf çekeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum.

    Via Tribunali'den Via San Gregorio Armeno'ya saptık.


    Bu sokakta İsa'nın doğumunu anlatan biblolar (presepi) var.

           

     Önce İsa'nın doğumunu yapanlar zamanla ünlü insanları da yapmaya başlamışlar. "Burda bir biblon varsa gerçekten ünlüsün demektir." dedi Davide. Papa ve Lady Gaga'nın bibloları aynı rafta duruyordu.
     Bir de bize çok yabancı biri vardı, Puiecenella. Zamanında her şehrin bir komedi tiyatrosu varmış ve her tiyatronun da kendine ait bir karakteri. Puiecenella da Napoli'nin karakteri...

"I'll take you from lane to lane, just you because you are a friend, and I'll take you through the neighborhoods, where you can't see the sun. But you can see all the rest, and the windows open, and you understand how beautiful is the city of Puiecenella."

Puiecenella
hazal ve presepi'ler
                                                           
     Yolda yürürken Davide'ye Napolililer hakkında duyduğum bir efsaneyi sordum. "Napolililerin korktuğu iki şey vardır, biri futbol takımının yenilmesi diğeri de Vezüv'ün patlaması." Güldü "Vezüv yıllardır patlamadığına göre ilki daha korkutucu." dedi.


    Peki sizce bunlar ne? Biz biber olduğunu düşündük, hatta kafamızda demek ki Napoli biberiyle de meşhur diye çıkarımlar da bile bulunduk, ve sonra Davide'ye sorduk. Ve öğrendik ki bunlar biber değil, boynuzmuş ve bu boynuzların şans getirdiğine inanılıyormuş.


    Ve bir turist geleneği. Gözlerinizi kapatıp bulunduğum yerden arkamda gördüğünüz binanın önündeki 2 heykelin arasından yürümeniz gerekiyor. Didem bunu başardı. Ama insanlar genelde yapamazmış, etraflarında dönmeye başlarlarmış. Didem başarınca Davide çok şaşırdı.

     Napoli'ye özgü klişelerden de konuştuk. Kötü şeyin ünlenmesi ne kadar da kolay. Herkes bu şehir hakkında konuşurken çöplerden ve hırsızlıklardan bahsediyor. Kimse de çıkıp bu şehir Avrupa'nın en büyük tarihi alanına (historical centre) sahip demiyor.


                                                               

     Ama haksızlık etmeyeyim, pizzanın ve makarnanın ünü tüm dünyaya yayılmış. Davide tekrar doğru bilinen bir yanlışı düzeltti. "Pizza İtalya'ya ait bir yemek değil, Napoli'ye ait." dedi. Sonra bizi çok ünlü bir makarnacıya götürdü.
 Trattoria Nennella. Sokak arasındaki bu restoran çok meşhur ve çok kalabalık. İnsanlar sıraya girip uzun süre bekliyorlar.


Bu restoran garsonlarının müşterilere olan kaba tavrıyla meşhurmuş. Garsonlar müşterilere küfredermiş, susadıklarındaysa müşterilerin suyunu alıp içerlermiş. Ama yine de kimse bu mekandan vazgeçemezmiş çünkü çok ucuza çok kaliteli yemekleri varmış. -mişli geçmiş zaman kullanarak anlatıyorum çünkü bu sırayı beklemek istemedik, nasıl olsa daha çok zamanımız var yine geliriz dedik ve başka salaş bir restorana gittik. Şunu iddia ediyorum ki bugüne kadar yediğiniz şey pizza değil! Orjinal pizza için Napoli'ye gelmeniz gerek!

     Napoli, özgürlüğümün başkenti, seni her gün daha çok seviyorum.

No comments:

Post a Comment