Thursday, June 30, 2011

Uzun bir aradan sonra...

     Nihayet kafamda bazı şeyler "cuk" diye yerine oturuyor. Kendimle ilgili, insanlarla ilgili, hayatımla ilgili, insanların hayatımdaki yerleriyle ilgili...
     Mesela insan hiç hata yapmadan da elindekileri kaybedebilirmiş. Bunu tek bir noktaya bakarak yatağımın üstünde oturduğum anlardan birinde anladım. "Kafayı yeme" sınırına ne kadar yaklaştım bu yıl bilemezsiniz. Ama herşeyin sonunda, o yataktan kalkarken söylemeyi başarabildiğim şey "benim için en değerli şey yine benim." oldu.  Bunu söylemeyi başardığım an, hata yapmadan kaybettiklerim için üzülmekten vazgeçtim. Hayatımdan çıkan insanları bir bir düşündüm, hepsine tek tek teşekkür ettim, hayatıma girdikleri için, kısa bir süreliğine de olsa hayatımı zenginleştirdikleri için ve zamanı geldiğinde, bana verecekleri zarar, bana katacaklarının önüne geçtiğinde, beni yormadan hayatımdan çıktıkları için.
    Dedim ya bazı şeyler "cuk" oturuyor diye, sahip olamadıklarım için üzülmenin mantıksızlığını anladım, sahip olduklarım için mutlu olmayı öğrendim. Kaybettiklerim hiçbir zaman o ilk anki gibi bir boşluk oluşturmadı, yerlerine yeni insanlar koydum, onlar da hayatımda bir "tecrübe" olarak kaldı.
     Bu dünyada yapabileceğim tek şeyin "kendim olmak" olduğunu anladım. Hayran olduklarım, özendiklerim. sevdiklerim... Hepsi sadece "ben"i zenginleştirebilirler, nasıl bir insan olacağımı doğrudan belirleyemezler.
     Bunlar ve daha nicesini öğrendikten sonra gidiyorum Malta'ya. Yeni insanlarla tanışmaya, yeni insanları sevmeye, sevilmeye, zenginleşmeye gidiyorum. "Kafayı yemeye yaklaştığım anlarda" hep Malta'da nasıl arınacağımı, dönüşte ne kadar farklı hissedeceğimi düşündüm. Şimdi arınmış olarak gidiyorum Malta'ya.
Uzun bir aradan sonra ayıp olmasın diye değil, içimden geldiği için gülüyorum.
Uzun bir aradan sonra, yaşamak beni yeniden heycanlandırıyor.
Kendinize iyi bakın.
Uzun bir aradan sonra ben "gerçekten" çok iyiyim.