Thursday, October 20, 2011

bir şarkı bir yazı.

yazmak istediğim kelimeler var ama boşlukları nasıl dolduracağımı, onları nasıl cümle haline getireceğimi bilmiyorum. kulağımda bir müzik, her notası bir kelime fısıldıyor kulağıma. biraz "ağlamak", biraz "terk etmek", biraz "özgürlük".  ne garip. ardından "gülümsemek." 
hayallarimde olmayan insanlarla farklı hayaller kuruyorum. bunun bu kadar heyecan vereceğini, bu kadar güzel olacağını bilmezdim. önyargı kötüymüş, pismiş, kakaymış öğrendim. teorikte bildiğimi pratikte de yaşadım. uzaktan gördüklerimle, duyduklarımla değil, kendi deneyimlerimle tanımalıymışım insanları.
ve mesafeler giremezmiş gerçek dostlukların arasına, mesafeler boşluklar oluşturamazmış dostların arasında. kıtalar farklı olsa da bir düşünce kadar yakınımdaymış dostlarım. 
zaman zaman da terk etmek gerekirmiş tüm geçmişimizden getirdiklerimizi. o zaman özgür kalırmışız, o zaman gülümsermişiz. alışkanlıklardan kurtulmak biraz can yaksa da, ağlasak da böyle böyle biz, biz olurmuşuz.
ve affetmek gerekirmiş sevdiklerimizi, en çok da kendimizi. sevmek gerekirmiş, herşeyden çok sevmek, herkesten çok sevmek. en çok sevmek. "sevmek." son nota bana bunu fısıldadı ve şarkı bitti.