Thursday, April 12, 2012

Capri, Yeryüzündeki Cennet

     Hep istediğim birşeydi Capri adasını görmek. Ama ben sabah gidip akşam döneceğim bir günlük bir tur düşünürken, Paskalya tatilimizin kurtarıcısı Davide "Paskalya'yı Capri'deki yazlığımda geçirmeye ne dersiniz?" dedi. Biz de böylece cennet ada Capri'de 3 gece 4 gün konaklama ücreti vermeden kaldık. Gecelik konaklama ücretleri için 200€ civarı rakamların döndüğünü düşünürsek, oldukça şanslıyız. Cennet ada Capri'de 4 Fransız, 3 İtalyan, 2 Türk aynı evde kaldık ve çok eğlendik. Şunu belirtmeliyim ki Capri oldukça pahalı bir ada. Lüks markalardan bahsetmiyorum, yaşam çok pahalı.
     Capri'ye ulaşım Napoli'den ve Sorrento'dan feribotlarla ve hidrofoyllerle sağlanıyor. Araç türüne göre fiyat da değişiyor. Hidrofoyller daha hızlı olmakla beraber daha pahalı. Feribot saatlerini ve fiyatlarını internetten kontrol etmekte yarar var. Feribottan indikten sonra fünikülere binip adanın merkezi olan Piazza Umberto I'ya ulaşabilirsiniz, bu meydana Piazza deseniz de yeter, herkes ordan bahsettiğinizi anlar.





     Adanın uzaktan görüntüsünün uzanmış bir kadına benzediği söylenir. Saçlarıyla, burnuyla, göğüsleriyle tam bir kadındır Capri. Bunu bilerek bakınca kabul "aa evet" dedim ama bilmeden baksaydım adayı bir kadına benzetebileceğimi sanmıyorum. Gerçi ben giderken de dönerken de hava kararıyordu ve çok kapalıydı, adayı çok net göremedim.
     Capri kelimesinin kökü eski Yunanca'daki vahşi keçi anlamına gelen kaprie kelimesine dayanıyor. Çünkü   denen o ki bu adada dolaşabilmek için keçi ayaklarına ve çevikliğine sahip olmanız gerekiyor. Pek de haksız değiller aslında, çünkü daracık sokaklarına arabaların sığamadığı bu adada tek ulaşım yolu var o da yürümek. Tabi meydana çıkan füniküleri ve Anacapri'ye çıkan telesiyej ve otobüsleri saymazsak... Biz de bol bol yürüdük. Bu yüzden size tavsiyem eğer yolunuz Capri'ye düşerse yanınıza mevsimine uygun rahat, yürüyüş ayakkabıları alın.
     Eğer size adayı gezdirecek, adayı bilen bir tanıdığınız yoksa size tavsiyem füniküler durağının hemen yanındaki tuorist infodan içinde gezilmesi gereken yerler hakkında bilgiler de bulunduran bir harita satın almanız.(1€)






     Piazza, saat kulesi ve çevresindeki sokaklar minyatürü andırıyor. O kadar sevimli, o kadar şık ve o kadar güzeller ki...



   






     İlk gün sabah kahvaltımızı meydanda da Alberto 
adında şirin bir kafede yaptık. Kafeden çıktıktan sonra sola dönüp 50 metre yürüdük ve sağdaki bir şarküteriden günün ilerleyen saatlerinde yemek için sandviç yaptırdık. Size ısrarla Panini Caprese'yi tavsiye ediyorum. Çok basit ama çok iyi malzemelerden hazırlanmış bu sandviç tek kelimeyle mükemmeldi! Panini ekmeğinin içine zeytinyağı, kekik, mozarella ve domates... Capri'de mozarella yenmeli çünkü peynir adada yetiştirilen buffaloların sütünden yapılıyor.

     Sandviçlerimizi aldıktan sonra başladık keçi gibi yürümeye. Güne Via Matermania turuyla başladık.1.2 km uzunluğundaki bu yürüyüş turu yaklaşık 1.5 saatimizi aldı. Bu tur Arco Naturale'den başlayıp Belvedere di Tragara'da sonlanıyor. Eğer yolunuzu biraz daha zorlaştırmak isterseniz, biraz daha çok merdiven çıkmak isterseniz tura tersten başlayın.
     Tur içinde ilk görülen şey, tabi ki doğanın doğal güzelliklerden ayrı olarak, Grotta di Matermania adında Romalılar tarafından su perisi tapınağı olarak kullanılan mağara.




     Biraz daha ilerledikten sonra deniz tarafında, deniz seviyesinden biraz daha yükseğe inşa edilmiş kırmızı bir villa görünüyor, Villa Malaparte. Bu villanın sahibi Das Kapital'in de yazarı olan Curzio Malaparte. Kırmızı renkli bu villa yulardan bakılınca bir çekici andırıyor. Üstündeki beyaz kısım da bir orak olarak tasarlanmış. Bu şekilde komünizm simgelenmiş.


Villa Malaparte

     Yol devam ederken denizin ve doğanın mükemmel manzaralarına tanık oluyorsunuz. Yol bittiğindeyse, yani Belvedere di Tragara'ya ulaştığınızda, Isole Faraglioni'ler sizi bekliyor oluyor.


Isole Faraglioni

      Adada yürüyerek gidelecek bir başka yer de Villa Jovis. Roma İmparatoru Tiberyus'un Capri'deki evi. Bina'dan geriye pek birşey kalmamış olsa da ihtişamına yine de tanık olabilirsiniz. Oldukça yüksek bir yere inşa edildiği için manzara da süper. Denilene göre Tiberyus istediğini villasının yanındaki falezlerden denize atıyormuş.




      1300'lü yıllarda rahipler için inşa edilen ancak daha sonra çok çok el değiştiren, hatta 1500'lü yıllarda Turgut Reis tarafından da harap edilen ve günümüzde tüm restorasyonlardan sonra yerel bir miras olarak kabul edilen Certosa di S. Giacomo'da görülmeye değer yerlerden. Bu eski kilise, günümüzde halka ait olduğu için hiç bir dine ait olarak kabul edilmiyor ve dini törenler burda yapılamıyor. Rehberimize Pazar günü burda Paskalya kıtlamaları yapılacak mı diye sorduğumuzda, "Eğer Hristiyanlara izin verilirse tüm dinlere izin vermek gerekir çünkü burası halka ait, bununla başa çıkamayız." dedi. Her dine eşit yaklaşan bir anlayış, ne güzel...

Certosa di S. Giacomo'nun kapısı


     Gelelim bir başka güzel yere, Giardini di Augusto bahçesi. Bu bahçeden hem Isole Fraglioni'yi hem de Via Krupp'u görebilirsiniz.

Isole Fraglioni
Via Krupp
      Via Krupp, Alman sanayici Friedrich Alfred Krupp'un evinden denize ulaşan bir yol istemesi üzerine yapılmış bir mühendislik ve mimari harikası olarak yorumlanıyor. Villa Krupp bugünlerde bir otel olarak kullanılıyor.
      
      Bir başka güzel manzara için Belvedere Cannone'yi önerebilirim. Yağmurdan kaçarken meydanda bulduğumuz üstü kapalı tünel vari bir sokakta tabelasını gördüğümüz bu yerin manzarası tek kelimeyle mükemmel. Yine çok güzel Isole Fraglioni manzarası var, bunun yanında Giardini di Agusto'yu da yukardan görebilirsiniz ve tabi ki deniz... Deniz hep mükemmel ama burda rengi bambaşkaydı. Burda gördüğüm her anı fotoğraflamaya çalıştım. Ama sonra çabamın yersiz olduğunu farkettim, çünkü gördüklerimi görebilecek olsanız bile duyduklarımı duyamayacaksınız. Denizin sesi o kadar mükemmeldi ki... Daha sonra öğrendim ki Yunan mitolojisinde Capri adasında yaşayan Seiren isminde deniz yaratıklarından bahsedilirmiş, bu denizkızı vari yaratıklar söyledikleri güzel şarkılarla denizcileri kayalıklara doğru çekip kendilerine yem ederlermiş. Sanırım ben de onları duydum...

Belvedere Cannone



Giardini Di Agusti ve Certosa kuş bakışı
      Tüm bunların dışında benim gitmek isteyip de hava kötü olduğu için gidemediğim Blue Grotto turu var. Küçük bir motorla yapılan bu tur Capri adasının deniz tarafındaki mağaralarını kapsıyor. Güneşli günlerde gitmenizi öneririm çünkü denizin rengi o zaman daha güzel oluyormuş. Bir de tabi çıkmak isteyip de çıkamadığım Ana Capri var. Ama bunları bir sonraki seferime erteledim.  Marina Piccola ve Marina Grande de sıralarını bekliyorlar.



     He tabi İtalya deyince dondurmasız olmaz. R. Buonocore isimli, merkeze yakın dondurmacıda dondurma yemeden dönmeyin! Burası İtalya’nın en güzel dondurmalarını satıyormuş. Ben demiyorum İtalyanlar diyor. Capri’ye özel 3 çeşit dondurması var. Caprilu (badem+limon), bignolata (profiterollü), fantasia di Capri (çikolata,kaymak,badem) Hemen yanınızda taze taze, sıcak sıcak kornetinizi pişiriyorlar. Sıcak külah soğuk dondurma, mmm, olsa da yesem J













     Döndükten sonra bir süre kendimize gelemedik, bu yazıyı yazmam da 2 günümü aldı. Ama tüm yorgunluğa değdi doğru. Darısı sizin başınıza :)

No comments:

Post a Comment